HASANKEYF KALESİ
X: 41,408158 Y: 37,711766 Z: 572,35
Hasankeyf Kalesi, Dicle Nehri kenarından ortalama 135m yükseklikte yekpare kaya kütlesi üzerine kurulmuştur. Doğal yapısına uygun surları ve görkemli kapılarıyla “Yukarı Şehir” olarak da adlandırılan İç Kale, stratejik önemi nede¬niyle MS IV. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nca askeri üs olarak kullanılmış olup 1970’li yıllara kadar da yerleşim alanı olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Yaklaşık iki bin civarında evin yer aldığı kalenin manzaraya en hâkim noktalarında, hükümdar aileleri için sarayların inşa ettirildiği görülmektedir. Kalenin doğu ve güney doğusundaki vadide mağara iskanı olarak nitelendirilebilecek çok sayıda ev ve dükkan yer almaktadır. Buradaki konutların çoğu kayaya oyulmuş olmakla beraber birçok evin önünde kuyular bulunmaktadır.
Kalenin dikkat çeken bir özelliği de buraya gerek Eyyubiler, gerekse Artuklular döneminde kaynak suyu çıkarılmış olmasıdır. Kaleden daha yüksek mevkilerde yer alan membalardan zaman zaman yerlere toprak künkler yerleştirilerek; zaman zaman da kayalar oyularak, kaleye su ulaştırılmıştır.
İç Kale’nin ilk giriş kapısı ile surlar ve Büyük Saray’ın ana kütlesi Roma Dönemi’nden kalmadır. Ulu Cami’nin ilk yapısı, Büyük Saray’ın bir bölümü ve kaleye ulaştırılan su sistemleri gibi birer Artuklu eseri olan ve kente ikinci kimliğini kazandıran Artuklu Devleti’nin eserleri yer alır. Yukarı Şehir’in günümüze yansıyan görüntüsünü Eyyûbi Dönemi eserleri oluşturmaktadır. Küçük Saray, Büyük Saray’ın bir bölümü ile üç kale kapısı Eyyûbiler tarafından yapılmış veya onarılmıştır. Osmanlı Dönemi’nde, harabe haline gelmiş ve kısmen terk edilmiş bir kent durumundaki Hasankeyf’te, İç Kale de özelliğini yitirdiğinden mağaralar yeniden düzenlenerek yerleşime açılmıştır.